31 Mart 2009 Salı

Arpacık soğan

Ekşi sözlükte yazdığımdan bir bölüm: "en küçükleri için kimi annesel kişiler tarafından "amanın da amanın evcilik oynarmış gibi minicik" denmişliği vardır. insanın annesinin içindeki ile kendisinin içindeki çocuğun ne kadar da iyi anlaştığının anlaşılmasına vesile olur."

Elif Şafak'ın Aşk'ı - 2

Geçen bir sohbet programında seyrettim Elif Şafak'ı. En son kitabıyla ilgili tanıtım turlarında netekim.

Meğersem bu kitap için alametifarika isimli ajansla çalışmış. Kapak onların tasarımı imiş. Kitabın içinden çıkan (o benim taktığım resmin bulunduğu) ayraç da. Hatta ayraca tarçın kokusu sindirilmiş. Hakkaten baktım hafif hafif tarçın kokuyordu...

Bu ajans konusunu öğrendikten sonra Elif Şafak'a "Ne gerek var senin gibi sağlam bi edebiyatçının eserinin pazarlanmasına?" olarak özetlenebilecek kızgınlığım biraz azaldı. Hani bişi de söyletmek istemiyorum hatuna ya "Kesin ağzından girip burnundan çıkmışlardır, ajans bu, hele ki alametifarika, kesin bastırmışlardır "tarçın kokusu da koyalım", "kapağı da pembe yapalım", "kucağında isa ile meryem pozu ver bana" filan diye. Tabi eninde sonunda hepsi hatunun onayından geçti o konuya girmiyorum.

Ah be Elif'im Şafak'ım ah be. Bak hala kitap hakkında iki kelam edemedim buraya. Ah be!!

23 Mart 2009 Pazartesi

Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi - Ayfer Tunç

Bir kere eline alıp da bitirmeden bırakamadığın, kitabı okumaya ara verdiğinde bile kafanda karakterlerin canlandıkları, olayların tekarlandıkları, cümlelerin kafandan süzüldüğü kitaplardan. Hem okuyayım hem bitmesin dedirttirenlerden. Benim için bir özelliği de en çok sevdiğimi düşündüğüm yazarın en son kitabının arasına girerek, o yarıda bıraktığım kitabı kafamdan tamamen çıkarttırıp kendini okutturan bi kitap olmuştur.

Ayfer Tunç meğer ne sağlam bi hikayeciymiş!! 250 karakterin kendi hikayeleri, düşünceleri ile ortalıkta salındığı ve diğerlerine teğet geçtiği, çeşitli eşyaların değerli değersiz oradan oraya savrulmasının bu birbirine teğet geçen karakterlere yedirildiği, Orta Asya'dan Amerika kıtasına uzanan hikayelerin, tarihi olayların, gerçek kişiliklerin içine dahil olduğu bir roman yazan kişi ne yer ne içer, nasıl çalışır, nasıl böyle bir eser ortaya çıkartır çok çok merak ediyorum ve eh tabi ki imreniyorum.

Ayo - Down On My Knees

"Aşkımdan ölüp bitiyorum, beni terk etme" temalı şarkılar sözleriyle beni etkilerken artık müzik beni etkilediyse dönüp sözlere bakıyorum.

bu şarkının müzikal altyapısı çok çok sağlam. sözler çok can acıtıcı çok fazla alttan alıcı olsa da....

take a look :
http://www.vtunnel.com/index.php/1010110A/aa30a1db2347bdf550800b2c220137d4dce941f50aa8f728a80f4345daa9d7bb21ef3a14b8bb8bc015729

http://www.youtube.com/watch?v=uyqwuc7ukfo

9 Mart 2009 Pazartesi

Elif Şafak'ın Aşk'ı - 1

Çıkmasından 3 gün önce heyecanlanıp hülyalı hülyalı dolaşan ben çıktığı gün değil de bir pazar günü marketten alabildim kitabı. Bir eserin değerini nerede satıldığı düşürüp yükseltmez tabi ama markette o bir sürü kendini geliştir, dünyayı yönet, 30 dakikada italyan mutfağı kitaplarının arasında bulmak canımı sıktı. Bunun ayrıca benim içine sıçtımının egomla alakası var.

Eve gelip de söyle bi elime alayım, içine aldığım tarihi yazayım diye bi açtım yazarın elinde bu kitap boynu bükük poz verdiği bir kitap ayracı çıktı. Hadi markette satılıyor bu kitap, daha fazla insana ulaşsın ne güzel diyorsun e ama ablacım sen böyle bi poz vermedin daha önceden bu ne şimdi? Bu senin Doğan Kitap'a geçişinden sonra kalbimi kırdığın ikinci olay oldu. Ne gerek vardı o poza? Senin kelimelerin, cümlelerin, kurgun yetiyor bana ve bir çok takipçine. Ne gerek vardı allasen??